Yıldırım Beyazıt
OsmanlıSultanlarının dördüncüsü Bayezid Han 1360 yılında doğdu. Annesi GülçiçekHanımdır. Çocukluğundan itibaren iyi bir eğitim alan Bayezid Han, şehzadelikdönemini Kütahyada geçirmiştir. Babası ile birlikte Kosova savaşına katılmış,onun şehit düşmesi ile idareyi eline almıştır.
Sultan Bayezid, hükümdarlığının ilk yıllarını (13891392) Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğulları, Menteşeoğulları ve Hamidoğulları beyliklerinikontrol altına almak için mücadele ederek ve buraların yönetimine kendisarayında yetişmiş kullarını atayarak geçirdi. Ardından kendisi Anadolu ileilgilenirken ihmal edilmiş bulunan Balkanlara yöneldi. Kendi aralarında mücadelehalinde olan Balkanlardaki yerel devletleri tekrar kontrol altına almak güçolmadı. Bu dönemde girişilen mücadele 1396da Niğboluda Avrupanın en güçlüşövalyelerinden müteşekkil Haçlı Ordusunun yenilmesi ile son bulmuştur. NiğboluZaferi Osmanlıların Balkanlardaki hâkimiyetini pekiştirmekle kalmamış aynızamanda, Sultan Bayezidin İslam topraklarındaki itibarını da artırmıştır. Buzaferden sonra Müslüman coğrafyada Sultan olarak anılmaya başlanmıştır. Butarihten sonra İran, Irak gibi karışıklık içinde bulunan coğrafyalardan Anadolutopraklarına, Sultan Bayezidin idaresine girmek üzere önemli ölçüde göçlerbaşlamıştır.
1399da Anadoluya dönen Bayezid, Karaman ve Kadı Burhaneddin topraklarını ilhak ederek Toroslardan Tunaya kadar uzanan merkezi bir imparatorluk kurmuştur.
Bu arada Orta Asya ve İrana uzanan güçlü bir imparatorluk kurmuş bulunan Timur(1335-1405); Anadolu topraklarına girmeden önce Çağatay, Harzemşah ve İlhanlı gibi hanedanların son varislerini de ortadan kaldırmış bulunmaktaydı. Bu nedenle kendisi bu hanedanların doğal varisi olarak görmekteydi. 1400 yılına gelindiğinde ise Anadolu topraklarına yönelerek Kadı Burhaneddin Devletinin başkenti olan Sivası ele geçirdi. Bunu gören Türkmen Beyleri derhal Timurun tarafına geçerek onun yanında yer aldılar.
Sultan Bayezid ve Timurun karşılaşması kaçınılmazdı. Türk dünyasının lideri olma iddiasındaki bu iki büyük hükümdar her ne kadar birbirlerinden farklı hedeflere sahip olsalar da birbirleri ile mücadele etmeye mecbur kalmışlardı.
İşte bu halde iken iki tarafın ordusu 27 Ağustos 1402de Ankara yakınlarında Çubuk Ovasında karşılaştılar. Coğrafya itibarıyla daha avantajlı bir konumda savaşa giren Timurun ordusu daha kalabalıktı. Savaşın başında üstünlük sağlamasına rağmen, bazı Türkmen yedek kuvvetlerinin ve Sırp vasal kuvvetlerinin Timurun tarafına geçmesi sonucunda Bayezid savaşı kaybetti. Osmanlı Ordusu yenildi ve Bayezid esir düştü. İki oğlu, Şehzade Musa ve Mustafa ile birlikte Akşehire sürgüne gönderilen Sultan 9 Mart 1403 tarihinde vefat etmiştir. Sultan Bayezid tahta geçerken; Türkmen beylerinin desteklediği şehzade Yakupa karşı devşirme unsurların desteğini alarak tahta çıkmıştır. Onun idaresi zamanında devşirme sistemi tekrar canlandırılmış ve Hıristiyan gençleri sadece bir asker olarak değil aynı zamanda bir Osmanlı ve idareci olarak da yetiştirilmeye başlanmıştır. Bunun yanında Sırbistan Kralının kızı ile evlenmesi, Avrupalı prensliklerle nispeten iyi ilişkiler kurması, onun devşirme unsurların etkisinde kalmakla itham edilmesine sebep olmuştur.
Sultan Bayezidin en büyük emeli şüphesiz İstanbulu fethetmekti. Bunun için Boğaza Anadolu Hisarını yaptırmıştır. Üç defa İstanbulu kuşatmasına rağmen hem Batıdan hem Doğudan gelen tehditler, diğer taraftan İstanbul kalelerini aşacak teknik yetersizlikler ve yabancı danışmanlarının etkisi, onu bu emeline kavuşmaktan mahrum bırakmıştır.
Merkezi hazinenin genişletilmesi, teşkilatlanma alanlarında önemli bürokratik yenilikler bu devire ait gelişmelerdir. Tahrir sistemine ait en eski kayıtlar bu döneme aittir. Ulemanın tasarrufundaki pek çok vakıf malı bu dönemde devlet erkine devredilmiş, idarede kul sistemi geniş ölçüde uygulanmaya başlamıştır. Hatta eski kayıtlarda, Bayezidin, görevlerini suistimal eden kadıları çok şiddetli bir biçimde cezalandırdığına dair kayıtlar da bulunmaktadır. Diğer taraftan Sultan Bayezid, oldukça iyi bir idareci ve askerdir. Batıda ve Doğuda etrafını kuşatan düşmanlarına karşı aldığı kararlarda ve manevralarda son derece hızlı hareket etmesinden dolayı kendisine Yıldırım lakabı verilmiştir.